Son günlerde, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) mahkeme kararı olmadan şirketlere el koyduğu yönündeki iddialara TMSF yanıt verdi. Fon, bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını açıklayarak, kayyımlık sürecinin yasal çerçevede işlediğini vurguladı. 4 Şubat 2024'te Resmi Gazete'de yayımlanan 7539 sayılı Kanun'un 7. Maddesi'nin, TMSF'nin Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 133. maddesi uyarınca atandığı durumlarda Bankacılık Kanunu'ndaki yetkilerini kullanmasını mümkün kıldığı belirtildi.

Mahkeme Kararı Zorunluluğu

TMSF, bir şirkete kayyım olarak atanabilmesi için mutlaka mahkeme kararının gerekli olduğunu açıkça belirtti. Bu durum, yeni bir düzenleme değil; CMK'ye göre "kuvvetli şüphe" bulunması durumunda, kanunlar çerçevesinde şirketlere kayyım atanmasının zaten var olan bir uygulama olduğu vurgulandı. Kanun değişikliğiyle TMSF, yalnızca Türk Ceza Kanunu'nda belirtilen suçlardan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması, silahlı örgüt ve silah sağlama ile Terörizmin Önlenmesini Sağlama Kanunu'nda düzenlenen terörizmin finansmanı suçlarının işlendiği hususunda kuvvetli şüphe olması durumunda, CMK'nin 133. ve 128. maddeleri gereğince mahkeme kararıyla kayyım olarak atanabilecektir. Bu açıklamada, TMSF'nin suça karışmamış şirketlere mahkeme kararı olmadan kayyım olarak atanmasının asla söz konusu olmadığı da vurgulandı. Hatta, TMSF'nin hukuken belediyelere de kayyım olarak atanmasının mümkün olmadığı belirtildi.

Yeni Yetki Yok, Var Olanların Etkin Kullanımı

İddiaların aksine, kanunda TMSF'ye daha önce görülmemiş yeni yetkiler verilmediği açıklandı. Mevcut düzenleme, TMSF'nin görevlendirildiği şirketlerin etkin bir şekilde yönetilebilmesi için Bankacılık Kanunu'nda zaten var olan yetkilerinin 5 yıllık bir süre için kullanılmasına olanak sağlamaktadır. Bu durum, TMSF'nin işlevselliğini artırmayı ve daha etkili bir şekilde çalışmasını hedeflemektedir. TMSF, bu açıklamayla kamuoyunu bilgilendirmeyi ve olası yanlış anlamaları gidermeyi amaçlamaktadır.

TMSF'nin Açıklaması ve Yasal Çerçeve

TMSF'nin açıklamaları, kayyımlık sürecinin yasal çerçeve içinde işlediğini ve mahkeme kararının olmazsa olmaz bir şart olduğunu göstermektedir. TMSF, yeni yetkiler kazanmadığını, mevcut yetkilerinin etkin kullanımı için bir düzenleme yapıldığını belirtmiştir. Bu sayede, görevlendirildiği şirketlerin daha etkili bir şekilde yönetilebileceği vurgulanmıştır. Yasal düzenlemeler ve mahkeme kararlarının önemine dikkat çeken TMSF, şeffaflık ilkesine bağlı kalarak çalışmaya devam edeceğini belirtmiştir.