Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 21. Yüzyılda Türkiye'nin Bağımlılıklarla Mücadele Seferberliği Paneli'nde önemli açıklamalarda bulundu. Altun, Türkiye'nin bağımlılıkla mücadelesinin 2000'li yılların başından beri devam ettiğini, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlığındaki Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu koordinasyonunda tüm kurumların seferber olduğunu vurguladı. Bu kapsamlı mücadeleyi anlatan "21. Yüzyılda Türkiye'nin Bağımlılıklarla Mücadele Seferberliği" adlı kitabın da tanıtımı yapıldı. Kitap, uygulanan politikaları, mevzuatları ve stratejileri detaylı bir şekilde ele alıyor; rehabilitasyon çalışmalarından iletişim faaliyetlerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Altun, bağımlılıkla mücadeleyi bir beka meselesi olarak nitelendirerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde yürütülen kararlı mücadelenin geleceğin teminatı olduğunu belirtti. Bu mücadele koruyucu, önleyici ve tedavi edici süreçleri kapsayan kapsamlı bir yaklaşımı benimsiyor. İletişim Başkanlığı'nın da bu mücadeleye aktif olarak katıldığını ve farkındalık çalışmaları yürüttüğünü ifade etti.

Dijital Bağımlılığın Tehlikeleri

Altun, günümüzde madde bağımlılığının yanında dijital bağımlılığın da ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirtti. Dijital bağımlılık, aileyi, eğitimi ve sosyal ilişkileri olumsuz etkileyen, sinsice ilerleyen bir salgın olarak tanımlandı. İnsanların iradesini sanal zincirlerle kuşatarak gerçek hayattan kopmalarına neden olduğunu, sistematik dezenformasyon ve yanıltma kampanyalarına maruz kalmalarını kolaylaştırdığını vurguladı. Bu durumun toplumsal barışı zedeleyip kutuplaşmayı artırdığını, nefret söylemini körüklediğini de ekledi. Özellikle son günlerde yaşanan İstanbul merkezli yolsuzluk soruşturmasının, bu dezenformasyonun açık bir örneği olduğunu belirtti. Yürütülen soruşturmanın siyasallaştırılmaya çalışılmasını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hedef gösterilmesini eleştirdi.

Dezenformasyonla Mücadele

Altun, İstanbul merkezli yolsuzluk soruşturmasının ardından yaşananları, organize bir dezenformasyon saldırısı olarak değerlendirdi. Sosyal medyanın kaos üretimi ve toplumsal huzursuzluk yaratma aracı olarak kullanıldığını belirterek, gerçek dışı iddialarla devlet kurumlarının itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını söyledi. Bu durumun, yatırım ortamına, hukuk devleti kimliğine ve uluslararası itibara doğrudan bir sabotaj teşkil ettiğini vurguladı. Gezi olayları, deprem ve orman yangınlarından sonra da benzer organize dezenformasyon saldırılarıyla karşılaşıldığını hatırlattı. Bu kirli kampanyaların amacının, halkı devlete ve adalet sistemine karşı kışkırtmak olduğunu belirtti. Dezenformasyonla mücadelede, güvenilir kaynaklardan bilgi edinmenin önemini vurgulayarak, vatandaşları sağduyulu olmaya davet etti.

Devletin Teyakkuz Halindeki Durumu

Altun, devletin tüm kurumlarıyla teyakkuz halinde olduğunu ve İletişim Başkanlığı bünyesindeki Dezenformasyonla Mücadele Merkezi ile 7/24 çalıştıklarını açıkladı. Türkiye'nin artık bölgesine ve dünyaya güven veren bir aktör haline geldiğini, ancak manipülatif görüntülerle istikrarsız ve güvensiz bir ülke gibi lanse edilmeye çalışıldığını belirtti. Bu durumun Türkiye karşıtı senaryoların bir parçası olduğunu, her sorumlu siyasetçinin ve vatanseverin bu tehlikeyi görmesi gerektiğini vurguladı. Kimsenin hukukun üstünde olmadığını, yargının bağımsızlığına müdahale edilemeyeceğini hatırlatarak, yargı süreçlerini siyasallaştırmaya çalışanlarla mücadele etmelerinin en büyük sorumluluklarından biri olduğunu ifade etti. Son olarak, bağımlılıkla mücadele çalışmalarına katkıda bulunan tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür etti.